BEYİN
ÖZET
HASSAS KİŞİLER İÇİN DÜNYA BİR CEHENEMDİR
Cehennemi cennet çevirmek elinizde. Ne kadar zor olsa da başarbilirsiniz. En azından kendiniz koruyabilirsiniz. Üzülürsüz ama daha az zarar görmenin yollarını bulmalıyız.
NE DÜŞÜNÜYORSAN. NE ARIYORSAN O’SUN
Bunu ben değil binlerce yıl önce Buda ardından da Mevlâna söylemiş.
Kişinin değeri nedir?
Aradığı şeydir!
Eğer sen can konağını arıyorsan bil ki sen cansın.
Eğer bir lokma ekmek peşinde koşuyorsan sen bir ekmeksin.
Bu gizli bu nükteli sözün manasına akıl erdirirsen anlarsın ki
Aradığın ancak sensin sen.
Madendeki inciyi aradıkça madensin.
Ekmek lokmasına heves ettikçe ekmeksin.
Şu kapalı sözü anlarsan anlarsın her şeyi;
Neyi arıyorsun sen o’sun.
Senin canın içinde bir can var o canı ara!
Beden dağının içinde mücevher var o mücevherin madenini ara!
A yürüyüp giden sufi gücün yeterse ara;
Ama dışarıda değil aradığını kendinde ara.
Mevlana bütün öyküyü harika bir şekilde özetlemiş.
Ne düşünüyorsanız, o’sunuz.
Hassas, ince düşünen ve çevredekilerden çok etkilenen insanlar KALP DAMAR HASTALIKLARINA DAHA SIK YAKALANIRLAR.
Çevrenizi değiştiremiyeceğimize göre kendimizi değiştirmeliyiz.
Beslenme alışkanlıklarını bırakmak ne kadar zorsa, beynimiz ve ruhumuzu değiştirmek de o kadar zordur.
Bu bölüm bunun için yazılmıştır.
Günlük hayatımızda sabah yaptıklarımızın sırasını değiştirmeye çalışalım. Çok zorlanırız. Çünkü beynimizdeki akış hep bildiği yollardan gitmek ister.
Bildiğimiz yollardan gidip her seferinde aynı noktaya çıkarız. Son noktadak durmumuzdan da şikayet ederiz. Hâlbuki beynimize farklı yolları bıkmadan usanmada anlatmamız ve uygulamamız gerekir.
Aklınıza hastalığınız ve hayat ile gelen kötü düşünceleri HEMEN YOK EDEMEZSİNZİ.
‘’VESVESE’’ güzel bir kelime kendi içinde tekrarlanıyor.
Kısır döngü oluyor. Kurtulamıyorsunuz.
Bir uzman bunun için şöyle bir açıklama getirmişti. ‘’Kötü düşünceler bana göre caddede beklerken geçen sarı taksiler gibidir. Onları görürüm ama el kaldırmam, durdurmam böyle yaparsam gelip geçeiler ve ben de olumlu düşünmeye devam ederim. Eğer durdurursanız yeniden o içinden çıkılmaz vesvese döngüsüne geri dönersiniz.’’
Kurtulmak için gelen kötü düşünceleri savuşturacaksınz ve iyi olma isteğini güçlü bir şekilde dile getireceksiniz. İster dua edin, ister tesbih çekin veya meditasyon yapın kendiniz olumlayacaksınız.
‘’Ben bu durumdan çıkacağım, çaba göstereceğim. Başaracağım. ‘’ diyerek defalarca kafanızdan tekrar ediniz.
Beyninize farklı yollardan gitmeyi öğretiniz.
NEYİ DÜŞÜNÜYORSANIZ VE TEKRAR EDİYORSANIZ O GÜÇLENİR.
Mevlanayı hatırlayınız.
Bizde ‘’ DUANI DÜRÜST DİLE’’ diye bilinen düşünceler batıda ‘’ NE İSTEDİĞİNİZE DİKKAT EDİN’’ şeklinde söylenir. Yani kötü düşünceleri ve kötü senaryolardan kendinize kötü kaderler biçerseniz bunların gelip sizi bulması mümkündür. Yok, eğer bunun yerine daha olumlu şeyler isterseniz onlar da sizi bulur. Mutluluk perisi ya da Polyanna olmadan da olumlu düşüncelerin kimseye zararı yoktur
Buna çekim gücü diyenlerde vardır. Bunu basitleştirirsek.
HİSSET – ÇEK
DÜŞÜN- OL
HAYAL ET- YARAT diye akılda kalıcı hale getiriler.
Tüm bunları KATI BİR KARARLILIK VE DEVAMLILIK, SIK VE YOĞUN AKTİVASYON ile başarabilirsiniz.
Zor olabilir ama başarmak elinizdedir.
Damar tıkanıklığınız için bir şey yapmanız gerekiyor mu? Yapacak mısınız? Doktorlar ve hastaneler arasında mekik dokuyarak acillerde, anjiyolarda ve ameliyathanelerde gecelemek mi? istiyorsunuz yoksa ‘’ Çocuklarınız, torunlarınız ve sevdikleriniz ile sağlıklı, mutlu uzun bir hayat mı? sürdürmek istiyorsunuz? ‘’ buna karar vermeniz gerekiyor.
Karar vermişsiniz ki, buradasınız.
Devam ediniz.
Teşekkür..
BEYİN
HASSAS KİŞİLER İÇİN DÜNYA BİR CEHENEMDİR
Günümüzde aklımıza gelebilecek her türlü olumsuz koşul sizi ve vücudunuzu yorar.
Hele kişilik yapınızı duygusal ve dışarıdan gelen uyarıları inceleyen, titiz ve ince eleyip sık dokuyan bir kişi iseniz işiniz daha da zordur. Kişilik tipleri ile hastalıklar arsında ve de kalp damar hastalıkları arasında çok yakın bir ilişki vardır. Vurdumduymaz hastalar kalp krizi geçirir ve dolmuş ile hastaneye gelmeye kalkarlar. Hassas kişiler evdeki en ufak bir tartılma ile hastaneye ambulans ile yetiştirilirler. Hasta olan kalpler daha kolay ve çabuk bozulur.
Bu derste anlatacaklarımı bazılarınız tarafında ‘’eften, püften ‘’ diye değerlendirebilir. Bunu saygıyla karşılarım. Ama en azında dinlemeniz, okunmanızı ve hatta üzerinde düşünmenizi isterim sonrasında karar sizindir.
KAYNAK VİDEO:
Meslek hayatımda bunu çok sık gördüm. Evde damadı ile kavga edip kalp krizi geçirenler, hayatı bırakıp ölmeye karar verenler (ve başaranlar) her şeyi olumsuz algılayarak streslerini katlayanlar, korkuları ile hayatlarına yön verenler, vesveseden kendini yemeğe verenler, alkolik olanlar daha türlü, türlü hasta ile karşıladım.
Sanmayın ki bunlardan doktorlar mahrumdur. Hayır, özellikle cerrahi branşlarda kongrelerde cerrahların günlük hayattaki mesleki ve ailesel streslerini azaltmak için çeşitli kurslar bile olur.
Bu tehlikeden kimse muaf değildir.
Uzun yıllar boyunca stres azaltma, biyoenerji ve meditasyon dâhil çok sayıda ‘’Kişisel gelişim Kursları ‘’ aldım. Türkiye’den ve Dünyadan çok sayıda kitap okudum. Yurt dışında ve ülkemizde beğendiklerim oldu bir kısmını ise bırakın beğenmeyi ilk fırsatta kaçmaya karar verdim. Yıllar içinde azımsanmayacak düzeyde bir bilgiye kavuştum. Şunu hemen hatırlatayım. Başta bilgi işlem ve iletişim kurumları anlı, şanlı şirketler çalışanları için bu alandaki insanları eğitim vermeleri için şirketlerine davet ederler. Çalışanlarını ücretsiz kurslara gönderirler. Onların bunu nasıl profesyonel bir şekilde düşündüklerini çalışanların mutluluklarının nasıl kendilerine verim ve kar olarak döneceğini bildiklerini bir düşününüz.
Öğrendiklerimi Kalp Damar Hastalarına ve çevreme öğrencilerime aktarmaya çalıştım. Buradan aldıklarımı tıp ile harmanlamaya çalıştım. İster ameliyat hazırlık olsun ister ilaç kullanma, isterse burada olduğu gibi ‘’bitkisel beslenme ‘’ gibi büyük bir değişiklik olsun bu öğrendiklerimin yararlı olabileceğin düşündüm.
Son noktada insanların alışkanlıklarını değiştirmenin ne kadar zor olduğu düşüncesi ile aslında bu tip bir değişiklik için beyinlerinde eğitilmesi gerekmektedir. Bu yaklaşım sadece vücut sağlığı için değil ruh sağlığı içinde yararlıdır ve mutlu bir yaşam sürmeniz için gereklidir.
NE DÜŞÜNÜYORSAN. NE ARIYORSAN O’SUN
Bunu ben değil binlerce yıl önce Buda ardından da Mevlâna söylemiş.
Kişinin değeri nedir? – Aradığı şeydir!
Eğer sen can konağını arıyorsan bil ki sen cansın.
Eğer bir lokma ekmek peşinde koşuyorsan sen bir ekmeksin.
Bu gizli bu nükteli sözün manasına akıl erdirirsen anlarsın ki
Aradığın ancak sensin sen.
Madendeki inciyi aradıkça madensin.
Ekmek lokmasına heves ettikçe ekmeksin.
Şu kapalı sözü anlarsan anlarsın her şeyi;
Neyi arıyorsun sen osun.
Senin canın içinde bir can var o canı ara!
Beden dağının içinde mücevher var o mücevherin madenini ara!
A yürüyüp giden sufi gücün yeterse ara;
Ama dışarıda değil aradığını kendinde ara.
Bu on iki satırda görebileceğiniz tüm kursların özeti anlatılmıştır.
BEYNİNİZİ PROGRAMLAYIN
Kafamız her zaman tetikte olmamızı sağlayan sempatik sistemin sayesinde olumsuz düşünceler ile dolabilir. Ülke şartları kişilerin maddi ve manevi durumlar bunda etkilidir. Küçük bir not sosyoekonomik düzey düştükçe Kalp Damar Hastalığı artar. Hepsini ortadan kaldırma şansımız yok. Hele bizim ülkemizde.
Detaylandırmadan önce işin başlangıcına gidelim.
Yeni bir günün sabahına gidelim.
Bu topraklarda ‘’inanç’’ güçlüdür. Kelimelerin gücü vardır. Dini inancınızdan bağımsız olarak bunları söylüyorum. O konuda uzman değilim. Ama şuna inanırım. Hiçbir şeye inanamayan kişi bile ‘hiçbir şeye inanmama’’ inancına bağlıdır!
Yani her zaman ‘’iki artı iki dört etmez’’.
Batılı ünlü kursları dört, beş bin dolar olan kişisel gelişim uzmanlarının çoğu sabah kalkınca ilk yapılması gereken şeyin ‘’ŞÜKRETMEK’’ olduğunu söylerler. Her sayfanın başına ‘’Gratitude’’ şükretmek ile güne başlayın diye yazarlar. Eğer inançsız iseniz kendinize, vücudunuza, sağlığınıza, yeni güne ve aldığınız nefese şükretmek gerekir. Geri kalan boşlukları istediğiniz gibi doldura birlisiniz. Sabah aklınca ilk yapılan şeyin şükretmek olması sizi hayatınızı daha ciddiye almanıza ve mutlu bir başlangıca vesile olur. Günün ilk mutluluğudur. İlk yaşam zevkidir. Bunun üzerine biraz düşünmenizi isterim.
Benzer şekilde sabah kalkınca yatağınızı yapmak bile önemlidir. Bugüne zihinsel olarak daha iyi hazırlanmanızı ve günün ilk görevini yapmanın getirdiği tatmin ve mutluluğu yaşamınıza neden olur. Eğer yatağı bir kez toplamayı bırakırsanız günlerce öyle dağınık kalır. Bu ‘’dağınık yatak sendromu’’ ben böyle adlandırıyorum kişilerin iç dünyasındaki sıkışıklığı yansıtır. Bir yerlere yetişememenin getirdiği telaşın sonucudur. Hep bir yerlere geç kalacağız diye korkarız ve geç kalırız sonuçta hiçbir zaman yetişemeyiz.
Onun için güne daha mutlu başlamak ve gün içinde olabilecek olan her türlü olumsuzluğa karşın bu enerjiyi sürdürmek önemlidir.
Damar tıkanıklığı ve ilgili olayların yükü ile bitkisel beslenme ve kendinizi tedavi etme gibi uzun bir yola çıktığınızda en gerekli ama en çok unutulan organımız beyindir. Yani kafanızın içidir. Bu yolda kafamızın içi önemlidir. Hem de çok önemlidir.
NE İSTEDİĞİNİZE KARAR VERİN VE SAĞLIK İÇİN DÜŞÜNÜN VE ÇALIŞIN
Kendinizi sağlam zannederken aniden bir kalp krizi geçirdiniz ve kendinizi yoğun bakımda ya da ameliyathanede buldunuz. Bu travma kolay, kolay atlatılmaz. Fiziksel şikâyetler filan derken zaman bazen çok yavaş bazen de çok hızlı akar. Sonuçta düşünceleriniz ile baş başa kalırsınız. Sıklıkla görüldüğü üzere kafamızda kötü ve bize rahat vermeyen düşünceler kafamızda dolanmaya başlar. Kafamızda ‘’kırk tilki vardır ve kuyrukları birbirine değmez’’.
Dönüp, dolaşıp kötü düşüncelere boğuluruz. Yani aynı noktadan başlar ve aynı yollardan yine aynı yere çıkarız. Sanki başka yol yokmuş gibi aynı yolları bıkmadan usanmadan arşınlarız. Bu beynimizdeki nöronları (sinir hücreleri) birbirlerine bağlandıkları yolu otoyola çevirmemiz demektir. Yılar içinde günlük alışkanlıklarımız gibi kafamızda da kestirmeler ve alışkanlıklar oluşmuştur. Başak yol bilmeyiz. Kolunuzdaki hafif bir kas ağrısı sizi en kötü senaryoyu hayal ettiğiniz bir film senaryosuna dönüşür. Sadece sağlık ile ilgili değil her olay için hep olumsuz sonuçlar erişirsiniz. Bu bir alışkanlıktır. İşte böyle bir düşünce kalının kırmak yerine olumlu bir kalıp koymak aynen bitkisel beslenme düzeninde göreceğindi gibi oldukça zordur.
Şimdi düşünelim kafamızı da planlayabilir miyiz? Yeni beynimizi yeniden programlamamız mümkün mü? Bu şekilde kötü düşüncelerden kurtulabilir miyiz? Evet yapabiliriz. Buna ‘’nöroplastisite’’ denir. Beynimiz plastik gibidir ve yeniden şekillendirilebilir.
Doğrusu tamamen mümkün değildir. Ama onlar ile nasıl başa çıkabileceğimizi ve üstlerinden gelebileceğimizi ve etkilenmeden hayatımızı sürdürebileceğimizi öğrenebiliriz. Yani nöronlarımıza her zaman gittikleri yoldan değil, farklı yollardan gitmelerini öğretebilir miyiz?
Zaten eski yollar ve çıktıkları yerler bize bir şey katmıyor. Aynı vesvese kelimesinde olduğu gibi kendi içimizde aynı senaryoyu tekrar ediyoruz. Bize de hiçbir yararı yoktu ve zararı vardır.
“Aynı şeyi tekrar, tekrar yapıp farklı Sonuçlar Beklemek” deliliktir veya doğru olamaz. Bu sözü Einstein’ın farklı bir şekilde söylediği iddia edilir. Ama doğru değildir. Bu söz anonimdir.
Bu güzel söz tam da bizim konumuza denk geliyor. Hep aynı yerden başlayıp aynı yere çıkıyorsak ve sonuçtan memnun değilsek o zaman yolu değiştirmeliyiz.
Yani daha iyi olumlu olabilecek bir yere yönelmeliyiz. Üstelik bu kuruntuların çoğu doğru değildir. Tamamen kendimizin beslediği ve büyüttüğü hayallerdir. Hem de kötü hayallerdir.
Biz sağlıklı bir hayat sürmek için kötü düşüncelerden değil olumlu düşüncelerden döşeli bir yolda ilerleyerek güzel sonuçlara ulaşmak istiyoruz. Bu da tekrar edilerek pratik ile sağlamlaştırılacak bir yoldur. Bıkmadan usanmadan tekrar, tekrar öğrenmek gerekir. Peki, akımıza kötü düşünceler gelirse hem de tam olumlu düşünürken ne yapmalıyız?
Bir uzman bunun için şöyle bir açıklama getirmişti. ‘’Kötü düşünceler bana göre caddede beklerken geçen sarı taksiler gibidir. Onları görürüm ama el kaldırmam, durdurmam böyle yaparsam gelip geçeriler ve ben de olumlu düşünmeye devam ederim. Eğer durdurursanız yeniden o içinden çıkılmaz vesvese döngüsüne geri dönersiniz.’’
Şimdi sabaha geri dönelim ve uygun gördüğünüz bir zaman diliminde kendinize biraz zaman ayırınız. Bu zaman diliminde NE İSTİYORSUNUZ? Ona karar veriniz.
Damar tıkanıklığınız için bir şey yapmanız gerekiyor mu? Yapacak mısınız? Doktorlar ve hastaneler arasında mekik dokuyarak acillerde, anjiyolarda ve ameliyathanelerde gecelemek mi? istiyorsunuz yoksa ‘’ Çocuklarınız, torunlarınız ve sevdikleriniz ile sağlıklı, mutlu uzun bir hayat mı? sürdürmek istiyorsunuz? ‘’ buna karar vermeniz gerekiyor.
Bu noktada kendinize ayırdığınız zaman içinde ister dua edin ister namazı kılın isterseniz tespih çekin mutlak bir şeyler yapın. İnanıp, inanmadığınız önemli değildir. İnanmasanız bile kendinizce bir tür rahatlama yolu ve alışkanlık geliştiriniz. Bu tür bir örnek verdiğimde bazı kişiler ‘’ ne alakası var benim yakınlarımdan beş vakit namaz kılıyorlar ama onlarda hastalanıyor ‘’ diye karşı çıkanlar olabiliyor. Ama sanırım ne anlatmak istediğimi anladınız. Merak etmeyin şimdi bu arkadaşlar içinde madalyonun öbür yüzüne bakalım.
Başka ne yapabiliriz? Sabahki kısa bir süre için bir başka uygulama yapabilirsiniz. Gözleriniz kapatınız, derin, derin yavaşça nefes alınız. Kafanızdan ne istediğinizi geçiriniz. Sessizce kalben tekrar ediniz. Basitçe bu bir meditasyondur. Yani ”derin düşünce” halidir. Bu meditasyon sırasında isterseniz seçtiğiniz kelimeleri tekrar edersiniz. Şart değil ama güzel olabilir. Basitçe ‘’ İYİ OLACAĞIM’’ derseniz bu bile yeterlidir. Bunu söylediğimde bazı arkadaşlar ‘’ olumlama veya evrene pozitif enerji göndermek ‘’ diye eleştiride de bulabiliyorlar. Bununda anlayışla karşılarım. Ben sadece yöntemlerden bahsediyorum. Siz istediklerinizi seçip uygulayabilir ya da kendi sentezlediğiniz bir başka yöntem üzerinde gidebilirsiniz. Ama ‘’ben böyleyim, iyiyim ‘’diyorsanız benim için bir sakınca yoktur. Seçiminize saygı duyarım.
Ben kelimelerin ve özellikle tekrar eden kelimelerin gücüne inanırım. Biraz evvel bahsettiğimiz yeni alışkanlıkların geliştirilmesinde bu yöntemler kesinlikle yararlıdır. Denemiş ve görülmüştür. Bizde ‘’ DUANI DÜRÜST DİLE’’ diye bilinen düşünceler batıda ‘’ NE İSTEDİĞİNİZE DİKKAT EDİN’’ şeklinde söylenir. Yani kötü düşünceleri ve kötü senaryolardan kendinize kötü kaderler biçerseniz bunların gelip sizi bulması mümkündür. Yok, eğer bunun yerine daha olumlu şeyler isterseniz onlar da sizi bulur. Mutluluk perisi ya da Polyanna olmadan da bazı olumlu düşüncelerin kimseye zararı yoktur.
Buna çekim gücü diyenlerde vardır. Bunu basitleştirirsek.
HİSSET – ÇEK
DÜŞÜN- OL
HAYAL ET- YARAT diye akılda kalıcı hale getiriler.
Düşüncelerinizi olumlaştırarak olumlu sonuçları çekersiniz. Ne kaybedebilirsiniz ki? Nasıl birisi olmak istiyorsunuz düşünürsünüz ve olursunuz. Nasıl birisi olmak istiyorsanız, hayal edip onu yaratmak ve hayalindeki kişi olmak için çabalarsınız. Bu tür kişisel gelişimin temelinde hep bu güçlü ve tekrar vardır.
Şimdi size bir küçük anımı anlatayım. Bir kişisel gelişim kursu sırasında hocalardan birisi ‘’insanlar nefes alıp verirken iyi olacağım diye içlerinden tekrar etmelerini istiyorum. Bunu da sayarak yapın ve elli defa arka, arkaya iyi olacağım ‘’ diye tekrar edin dediğimde çoğunluğun elli rakamına ulaşmadan kafalarına gelen vesveseler yüzünden başarılı olamadıklarını söylemişti. Bakın bakalım siz kaça kadar geleceksiniz. Hatta elliyi geçerek devam ediniz. Bakın 50 defa desek 5 saniye sürse 250 saniye eder. Yaklaşık 4-5 dakikalık bir egzersiz o kadar. Bu kadar zaman ayrın kendinize ve hatta uygun zamanlarda gün içinde de tekrar ediniz. Tekrar ettikçe bunlar kafanıza yerleşir. Zorlukları aşmada işinizi kolaylaşır. NEYİ DÜŞÜNÜYORSANIZ VE TEKRAR EDİYORSANIZ O GÜÇLENİR.
Tüm bunlar bıkmadan usanmadan yapıldığı takdirde nöronlarımızı eğitip yeni alışkanlıklar kazandırabiliriz. Çok büyütülecek bir şey değil ama basit de değil.
Bitkisel beslenme alışkanlığı kazanırken de eski alışkanlıklarınız bırakıp yeni alışkanlıklara kavuşacaksınız. Bu noktada aktardıklarımız yararlı olacaktır.
Tabi bütün bunları yaparken KARARLIK VE DİSİPLİN gerekir. Ne zaman gardınızı düşse kendinizi sık ve güçlü bir şekilde motive ediniz. Yani doldurunuz. Bu uyarılar ne kadar güçlü ve sık olursa işler daha kolaylaşacaktır.
Bu işin içine biraz da HIRS VE TUTKU eklemenizi öneririm. Bunu da itici güçler olarak kullanmalısınız. Gerekli gördüğünüz durumlarda birini öne çıkarın veya dengeleyin. Bazı kişiler son derece pasif bir tutum içinde çok aktif davranmazlar. Hedeflerine göre hırslanıp tutkulu bir şekilde bu yolda devam etmelerini öneririm. Bu katkımda genelde olumlu sonuç verir.
Kesin olamamak ile yeni bir alışkanlık kalıbı oturtmanın 22 ila 66 gün sürebileceğini bu zamanda sonra onu alışkanlık haline dönüşeceğini söylerler. Tabi bunu arka arkaya yapma esas olandır.
Bu çabaların sonunda bir de kendinizi hedef koymanızı öneririm. O hedefi de siz belirleyin ve boyayıp güzelleştirin. Benim hedeflerimi biliyorsunuz. Total Kolesterol için son hedef 150 ve LDL için 80 mg/dl olarak belirlenmiştir.
Sizin hedefiniz yakınmalardan kurtulmak ve damarlarınızı açmaktır. Kendinizi mutlu ve sağlıklı bir şekilde hayal ediniz.
Şimdi son derse geçebiliriz.