İdama cezası tartışmalı bir konu. Dünya’da idam cezası uygulayan ülkelerin başında ABD geliyor. 3 000 kişi idam sırasında. Gaz odası ve elektrikli sandalyeden sonra ‘’iğne ile idam cezası’’ uygulaması artık tercih edilen seçenek. Utah eyaletinde hala ‘ idam mangası ‘’ kullanıldığını da bekleyelim. Son yıllarda idam cezalarında kullanılan ilaçları üreticiler firmalar protestolar nedeni ile ilaçları çekme kararı alınca farklı ve yasa dışı üretilmiş ilaçların kullanımı yüzünden işler iyice çığırından çıkmış durumda.
Jay Chapman, 1977 yılında ilk defa iğne ile idam fikrini ortaya atmıştır. Önerdiği ilaçlar; barbiturate (anestezi ilacı) hastayı uyutmakta, Pankronum ( kasları felç ederek solunumu durdurmakta) ve en son Potasyum ile kalp durdurulmaktadır. Bu yöntemin daha öncekilere göre daha insani olduğu iddia edilmiştir. Birinin öldürmenin neresi insani olabilir ki. Düşünün belki de yanarak veya gazada boğularak dakikalarca çırpınmak ile kıyaslandığı zaman belki haklı olabilirler.
1982 yılında bu yöntem ile Texas’ta ilk idam gerçekleştirilmiş. Bunda bile mahkûmun acı çektiği gözlenmiş. Muhtemelen barbiturate dozundaki eksiklik nedeni ile hastanın bilinci açık kalmış olabilir ve nefes alamadığı için ağrı duyması normaldir.
İlerleyen yıllarda barbiturate olarak Thiopental kullanılmaya başlanıldı. 2 100 kişi bu ilacın kullanıldığı yöntem ile idam edildi.
İdam cezası karşıtlarının aslında hastaları tedavi etmek için cerrahide kullanılan bu anestezi ilacın idam için kullanılmasına karşı çıktılar. Yürütülen kampanyaların sonucunda 2001 yılında Üretici Abbot firması baskılara dayanamayarak ilacın kullanımını engellemeye çalıştı. Giderek artan baskılar sonucunda ilacın üretimini 2011 yılında durdurarak ancak kurtulabildi. Yetkililer Danimarka’dan Pentaobarbital getirterek çözüm bulmaya çalıştılar. Danimarkalı firma kısa sürede ilacın kullanımın engelledi.
İlaç firmaları satışları giderek aslıya almaları soncunda stoklardaki ilaçlar bitince büyük bir karamasa yaşandı. Yüksek Mahkemeden alına onaylara karşın firmalar ilaçları vermeyi reddettiler. Yetkililer illegal küçük firmalardan ilaç temin etmeye çalıştılar. Ender de olsa kendi ceplerinden paraya ödeyerek idamın gerçekleşmesini sağlayan grevliler olduğu gazeteciler tarafından tespit edildi. Hattat Meksika’dan kaçak ilaç getirilerek idamların gerçekleştirildiği iddiası büyük gürültü kopardı. Bu tür ilaçlar ile yapılan idamlarda normalde 10 dakika sürmesi gerek sürecin bazen 40 dakikaya kadar çıktığı ve işlemin çok sıkıntılı olduğunun görülmesi protestoları daha da arttırdı. Bazı eyaletlerde mahkemeler mahkûmların ceza konusunda bilgilendirilmesi gerektiğini ileri süren davaları kabul ettiler.
Son olarak fantanı ve miyazla adlı ilaçların kullanıldığı iddiam cezalarından sonra fentanil üreten şirketin Neveda eyaletine dava açtığı biliniyor.
Tüm yaşanan bu karmaşaya karşın idam cezası yanlıları ne olursa olsun bir şekilde mahkûmların idama edilmesini savunurken eyalet temsilcileri ilaç ile idama devam etmek istemeleri idam sırasında bekleyenlerin sayısını giderek arttırıyor.
Bazı mahkûmlarda bu durumdan faydalanarak idam cezalarının ertelenmesini savunuyorlar. İdam cezası hükmünün uygulanması en son valinin onayına bağlı olduğundan olayın politik sonuçları işi içinden çıkılmaz bir hale getiriyor.
Kamuoyu yoklamaları Amerika genelinde ilk defa idam cezası savunanların oranın % 50’nn altında düştüğü belirlenmiş.
Açıkçası, idam cezasından daha kötü olanın bir kişinin hayatı bolunca bir hücrede kalması bana sorarsanız. Bir kez ölmektense her gün ölmesi.
Ben idam cezası taraftarı değilim.
Bu konuda düşüncemin pekişmesinde Kristof Kieslowski adlı Polonyalı ünlü yönetmenin ! 10 Emir’’ üzerine çektiği Dekalog adlı film serisinden ‘’Öldürme Üzerine Kısa bir Film’’ olmuştur.
Kieslwoski’nin filmlerinde en çok yankı yaratanlardan birisi bu filmdir. İkincisi de Aşk üzerine Kısa Bir Film’dir.
Bir sonraki yazımızda (videoda) bu filmden bahsedeceğim.
Hem filmi hem de videomu size öneririm.
Teşekkürler.
